29 Ocak 2009 Perşembe

Siz de atın

Hoca, camide içkinin kötülüğünden bahsediyormuş. Cemaat arasında bulunan Bektaşi'nin fena halde canı sıkılmış. Gitmek üzere kalkayım derken, koynundaki şarap şişesi kayıp yere düşmüş. Baba hiç istifini bozmadan şöyle konuşmuş: - "Kör olasıcayı işte kaldırıp attım. Sizde varsa, tam zamanı! Siz de atın!"

Üzüm suyu

Sultan Abdülmecid bir gün Boğaziçi'nde büyük bir bağın tam ortasındaki köşkünde oturan bir Bektaşi babasını ziyarete gitmiş. Bektaşi, o gün komşu bağdaki bir arkadaşını ziyarete gitmiş. O dönünceye kadar padişah bağın her tarafını dolaşmış. Bektaşi dönünce karşılıklı konuşmaya başlamışlar. "Erenler bağın maşallah çok büyük. Üzümünü ne yapıyorsun?" "Müritlerle ve canlarla birlikte yeriz Sultanım." "Buradaki üzüm yemekle biter mi?" "Yemediğimizi de sıkıp fıçılara basar, suyunu içeriz!" "Peki ama, sıkılmış üzüm şarap olmaz mı?" "Vallahi Sultanım, biz üzümü sıkıp fıçılara basarız. Allah ne isterse o olur. Üst tarafına karışmak haddimize mi?"

Vızır Vızır

Softalar, Bektaşi'ye, Tanrı'nın büyüklüğünü öğretmeye çalışıp duruyorlar. Anlatıp, anlatıp, sonunda da diyorlar ki: "Tanrı isterse iğne deliğinden deve bile geçirir!" Bektaşi: "Elbette," diyor. "Nasıl elbette?" diyor softalar. Bektaşi çözüyor düğümü: "Tabii ya! Onun yapamayacağı şey mi var? Canı ister, iğne deliğini büyütür veya canı ister, develeri küçültür, vızır vızır geçirir."

Ne düşünüyormuş?

Bir bektaşi, merkebine odun yükleyip şehre gelirken karşıdan tüccar kılıklı iki adam peyda olarak: "Şu zındıkla alay edelim!" diye Bektaşiye yanaşıp selam verince Bektaşi de durur, merkebi de. Tüccarlar işaretle: - Bu eşeğin ne düşünüyor? - Odun taşımaktan yorgun düştü de, artık kasabada ticaret etmeyi düşünüyor!

Allah'ın Kelamı

Bir mecliste Kuran-ı Kerim'den söz açılmıştı. Kuran'ın eşsizliğinden ve olağanüstü bir eser olduğundan bahsedilirken, odanın bir köşesinde kendi halinde çubuğunu içmekte olan bir Bektaşi söze karışarak: - "Evet, Allahın kelamı cidden eşsizdir. Amma, yazısı biraz karışıktır!" der. Dinleyenlerden biri hayret ve biraz da hiddetle sorar: - "Karışık mıdır, nerden biliyorsun?" Bektaşi acınacak bir tavırla cevap verir: - "Alnımın yazısından!"

Allah şimdi ne yapıyor?

Bir gün yolda yaya giden bir bektaşinin önüne bir atlı çıktı: - "Baba" dedi, "bir müşkülüm var. Beni aydınlatır mısın?" Bektaşi yanıt verdi: - Elimden gelen bir şeyse, hay hay oğlum. - Şunu öğrenmek istiyorum: Şu anda Allah ne yapıyor? Sualin münasebetsizliğine içerleyen derviş, hiç belli etmemiş: - Yanıt veririm ama bir şartla, sen o attan in, ben bineyim. - Neden? - Böyle yüksek bir suale yüksekten yanıt vermek gerekir de ondan! Adam attan inmiş, Bektaşi binmiş. Adam: - "Hadi" demiş "söyle bakalım. Allah şimdi ne yapiyor?" Bektaşi: - "Ne yapacak" demiş, "atı senin gibi bir budalanın elinden alıp, benim gibi bir akıllıya veriyor". Ve çalakamçı uzaklaşmış.

28 Ocak 2009 Çarşamba

Sen de atım öldü de de

40 tane er, izin alıp dışarı çıkacaklarmış, ama şehirde uzakmış, bu nedenle hepsine birer at vermişler. Geç kalırlarsa ve iyi de bir mazaretleri yoksa ceza alacaklarmış. Hepsi geç kalmış, sıradan üfürmeye başlamışlar: -"Benim at şuraya kadar koştu, çatladı..." -"Benim at şurada çatladı..." derken komutan iyice sinirlenir, kırkıncı ere patlar: -"Sen de atım öldü de de, göstereyim gününü!" -"Yok komutanım, benim at diğer 39 atın öldüğünü görünce, bir köşeye oturup yas tutmaya başladı..."

Nereye gidiyorsunuz?

Paraşütçü taburunda bir er, komutanına gidip ertesi günkü operasyona katılmak istemediğini, ölmüş büyükannesinin gece rüyasına girip "Yarın yanıma geliyorsun" dediğini söyler. Komutan buna çok kızar ve ertesi gün atlamadan önce, erin yanına gelip paraşütünü alır, yerine kendisininkini verir. Atlama anı geldiğinde birlikte atlarlar. Er paraşütünü açıp yavaş yavaş süzülürken, komutanın paraşütü açılmamış bir halde düştüğünü görür, şaşkınlık içinde sorar: -"Komutanım nereye gidiyorsunuz?" -"Büyükannenin yanınaaaa!"

Gariban köylüler

Kışlanın girişinde er komutanı durdurup parolayı sormuş. Komutan cevap verirken, bazı köylülerin ellerini kollarını sallaya sallaya kışlaya girip çıktıklarını görmüş: -"Oğlum bu köylüler niye böyle serbestçe giriyor, onlara niye parola sormuyorsunuz?" -"Ya komutanım, bırak gariban köylü nereden bilecek ki parolayı, neden sorayım?"

Hıçkırık

Çatışmanın en sıcak anlarından biridir. Her yerde bombalar patlamakta, makinalı tüfek ve top gürültüleri ortalığı dehşete boğmaktadır. Askerlerden birini, bu sırada hıçkırık tutar. Siperde yanında duran askere döner: -"Birader beni korkutsana! Korkut da hıçkırığım geçsin

Hangi ödül?

Bir askere, görev başında gösterdiği yararlılıktan ötürü ödül verilecekmiş; adetten olacak ki komutan sormuş: -"Asker! Ödül olarak 100 altın mı istersin, madalya mı?" -"Madalyanın değeri nedir komutanım?" -"Aşağı yukarı 3 altındır, ne oldu ki?" -"O zaman 97 altın ve madalyayı isterim komutanım!"

Kekeme çavuş

Çavuş, acemi erlere nöbet beklemeyi öğretiyordu. Yalnız biraz kekemeydi: "Ka.. karan.. karanlıkta.. bi.. bi.. biri ya..yaklaşırsa... "du.. du.. dur... ki.. kim... kim o..." di... diye bağırırsınız... Du... durmazsa... bi... bir kere da... daha ba.. bağırırsınız... Ge... gene du... durmazsaa... a... teş e... eder... edersiniz... Ya... yalnız... ço.. ço... çok a... ace... acele etmeyin... Be.. belki ge... gelen benim... ...!"

İnsan kılçığı

Yeni erler eğitim görüyorlardı. Ders veren üsteğmen, Karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu... - "İnsan kılçığıdır komutanım!"

General Motors

İki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu: - "Neden selam verdin?" - "Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu."

Pamuğu değiştirseler

Bir bölükte ahçının yemekleri yüzünden millet hemoroid olmuş. Tam 107 kişi yatak yorgan yatıyormuş. Bir gün revire gezmeye gelen komutan her askerin önünde duruyor ve soruyormuş: - "Merhaba asker, hastalığın nedir?" - "Merhaba komutanım , hemeroidim var." - "Tedavi olarak ne yapıyorlar?" - "İlaçlı pamuk efendim." - "Bir arzun var mı asker?" - "Bir an evvel iyileşip tekrar vazifeme dönmek istiyorum komutanım." Komutan herkesin önünde durup aynı soruları sormuş ve hep aynı cevapları alınca memnun olmuş. Sıra en son sıradaki adama gelmiş. Ona da aynı soruları sormaya başlamış: - "Merhaba asker, hastalığın nedir?" - "Bademciklerimden rahatsızım efendim." - "Öyle mi? Peki ne ilaç kullanıyorlar?" - "İlaçlı pamuk efendim. - "Güzel. Peki bir isteğin var mı evladım?" - "Var, efendim. Mümkünse sıra bana gelince pamuğu değiştirseler diycektim.."

Kahraman

Komutan teftiş sırasında bir askere sorar: - "Oğlum nerelisin?" - "Maraşlıyım komutanım!" Komutan askere bir tokat patlatır ve tekrar sorar: - "Oğlum nerelisin?" - "Maraşlıyım komutanım!" Komutan askere bir tokat daha patlatır ve tekrar sorar: - "Oğlum bak iyi düşün! Nerelisin?" - "KAHRAMANMaraşlıyım komutanım!" Komutan: - "Aferin işte böyle!" diyerek diğer askere (Temel) döner: - "Oğlum sen nerelisin?" - "Kahraman Trabzonluyum komutanım!"

Jip de yoksa

İki acemi er paraşüt eğitimlerini tamamladıktan sonra ilk atlayışları için havalanırlar. Makul seviyeye geldiklerinde komutanları son kontrolleri yapıp: - "Atladıktan bir süre sonra paraşütün sağ tarafındaki ipi çekin, paraşütleriniz açılacaktır. Şayet açılmazsa hiç telaşa kapılmayın, sol tarafta yedek bir ip var onu çekin, sorun kalmaz. İndiğinizde sizi bir jip bekliyor olacak; sizi karargaha geri götürecek." Askerler korkarak da olsa atlamışlar. Heyecanla sağ taraftaki iplerine asılmışlar.. Tık yok. Biraz da korkuyla sol taraftaki iplere asılmışlar, paraşütler yine açılmamış... Çok sinirlenen asker: - "Bu komutanın hiçbir dediği çıkmıyor; dur bakalım, aşağıda jip de yoksa o zaman görüşürüz onla!"

Hiç asker çıktı mı?

Acemi er, levazım başçavuşuna yakınıyormuş: - "Başçavuşum, bize yemekte ördek böreği verdiler. Yemin ederim ki, içinde bir gram bile ördek eti yoktu." - "O halde? diye yanıtlamış başçavuş. "Sen hiç asker bisküvisi yedin mi?" - "Şey...yani evet, başçavuşum." - "İçinden hiç asker çıktı mı ulan!"

Aşağı attım

Bir general, komşu ülkeden gelen konuk generale hem hava atmak, hem de erlerinin kendisine ve vatanına bağlılıklarını göstermek için, üç erini ve karılarını yanına çağırır. Erlere birer kurusıkı tabanca verir. Onları yan odaya alır ve karılarını öldürmelerini ister. Konuk generale "şimdi bakınız erlerimiz nasıl itaatkar ve vatansever", der. Erler teker teker içeri girerler. Birinci er karısından özür dileyip tüm şarjörü boşaltır. Tabii karısı ölmez, kurşunlar kurusıkıdır. İkincide de aynı şey olur. Genaralin gözleri yaşarmıştır. En son giren erin ardından, iki general kurşun seslerini dinlerken, "dan dan dan dan dan dan... şangırrrr", diye bir ses duyarlar. İşini bitirip çıkan ere merakla sorarlar, "neydi o şangırrr sesi?" diye. Er yanıtlar: - "Komutanım bana kurusıkı kurşun vermişsiniz, karım ölmeyince bende tuttum camdan aşağı attım."

Canım de

Mehmet askere gitmeden 1 gün önce geneleve gitmiş. Şans bu ya Mehmet'e bel soğukluğu bulaşmış. Acemilere kolay kolay hastane sevki olmaz ya; durumun vahameti üzerine bizimkini askeri hastanenin üroloji (bevliye) polikliniğine sevketmişler. Sırası gelen Mehmet tabip binbaşıya şikayetini arzetmiş: - "Komutanım; aciiiy, sızliyyy, ve yaniyyyy.. Akınti de geliyy..." Doktor Mehmet'in aleti alıp evirip çevirerek muayene ederken telefon çalmış. Binbaşı 1-2 dakika telefonla görüşmüş. Unutmuş tabii ve Mehmet'e dönüp şikayetini tekrar sormuş. Mehmet huşu içinde: - "Memet deme komutanııım, canım deee, canım dee.."

Gariban Mehmet

Teskere zamanı yaklaşmıştır. Aynı tertip askerlerden bazıları oturup bir karar alırlar. Bir daha saf asker Mehmet'e ayak işleri yaptırmayacaklardır. Kararı Mehmet'e açıklarlar. Bu habere çok sevinen Mehmet yine de doğrulatmak için tek tek sorar: - "Sen Ali, ayakkabılarını bana boyattırmayacaksın değil mi?" - "Evet." - "Sen Osman, benim sigaralarımdan otlanmayacaksın değil mi?" - "Otlanmayacağım." - "Sen Hasan, çoraplarını bana yıkattırmayacaksın değil mi?" - "Yıkattırmayacağım." Herkesten gerekli yanıtı alan Mehmet: - "İyi, ben de bundan sonra karavanaların içine işemiyeceğim.."

Kereste uzmanı

Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormuş ve arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış. Bir gün bunu komutana da götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış... - "Söyle bakalım benim boyumun ölçüsü kaç?", demiş. Asker aşağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve "1.75 efendim", demiş. Komutan: - "Doğru.. Hayret, nasıl bildin?" demiş. Asker "Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım.."

Bana gelişi 8.30

II. Dünya Savaşı sırasında Rus orduları geri çekiliyormuş... Ve Rus generali durumu kurtarmak için askerleri teşvik etmeye karar vermiş. Getirilen her ölü Nazi için 10 ruble vaad etmiş. Çatışmalardan sonra kimi 1, kimi 3 ceset getirmiş ve paralarını nakit olarak almışlar. Bir ara bir Yahudi asker, bir vagonu sürükleyerek getirmiş. Vagonun kapısını açmış, içerisi ceset doluymuş. General bunu görünce şaşırmış ve askeri kenara çekerek şöyle demiş: - "Asker, anlarsın ya bütçemiz zayıf, haydi ben sana ceset başı 7.50 ruble vereyim. Asker: - "Olmaz", demiş, "Zaten bana geliş fiyatı 8.30 ruble."

Kim kırdı..

Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye kullanmazmış. Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş. O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş. Eri çağırarak: - "Bu ne küstahlık", demiş. Ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça etmiş. - "Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma!" Neye uğradığını anlamayan er: - "Başüstüne", diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş: - "Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini istediğinde kim kırdı diyeyim?"

Boynuzlarından tutarım

Güney Amerikalı bir subayla bir er konuşuyorlar: - "Savaşta bir düşmana rastlarsan ne yaparsın?" - "Vururum." - "Doğru, peki bir düşman bölüğüne rastlarsan ne yaparsın?" - "Vururum" - "Olmadı. Koşup karargaha haber verirsin. Peki savaş meydanında bir inek görürsen ne yaparsın?" - "Vururum." - "Olmadı." - "Koşup karargaha haber veririm." - "Yine olmadı. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklersin. Şimdi beni görürsen ne yapacağını söyle.." - "Vururum." - "Olur mu canım. Ben senin komutanınım." - "Döner karargaha haber veririm." - "Yahu ben düşman bölüğü değilim ki." - "Hah tamam. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklerim..."

Kamuflaj

Askerde kamuflaj yarışması vardır. Herkes çuvallara girecek, komutan gelip tekme atacak; onlar da hayvan sesleri çıkaracaklardır; komutan da beğenirse onaylayacaktır. Komutan birinci çuvala vurur. "Hav hav hav", komutan "aferin" der, "köpek çuvalı". İkinci çuvala vurur, "miyav miyav". Komutan gene beğenir. Böyle on onbeş çuval gezer... Hepsi çok iyi taklit yapıyorlardır. En son çuvala vurur ses yok. Daha sert vurur gene ses yok, tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok. Askerlere emir verir iyicene tekmeleyin diye. Çuvaldan kan sızmaya başlıyor. Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses: - "Patateeeeeees.."

Kaçmaya çalışıyor

İkinci dünya savaşı sırasında bir İngiliz Almanya üzerinde düşürülür. Almanlar bunu esir alırlar fakat İngiliz'in bir bacağı ve iki kolu kangren olmuştur. Almanlar ilk önce bacağı keserler ve İngiliz Almanlardan bu bacağı ana vatanı olan İngiltere'ye atmalarını ister. Almanlar da atar. Sonra İngiliz'in kolu kesilir, İngiliz yine aynı dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirir. Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler. İngiliz her zamanki gibi Almanlar'dan kolu anavatanına atmalarını ister fakat Almanlar " OLMAZ!" derler, İngiliz nedenini sorunca şöyle cevaplarlar: "SEN GALİBA KAÇMAYA ÇALIŞIYORSUN!"

Hangisi daha salak?

İki general bir kafede oturup konuşuyorlarmış. İçkinin de etkisiyle generalin biri "benim bir erim var çok salak", demiş. Diğeriyse "hayır, benim bir erim var o daha da salaktır", demiş. Tartışma çok büyümeden kimin askerinin daha salak olduğunu anlamak için yarışma gibi bir şey yapmaya karar vermişler. İlk general askerini yanına çağırıp "oğlum, git bana şu 5000 lirayla bir Mercedes al gel" demiş. İkinci general de askerini çağırıp "git bak ben ordu evinde miyim?" demiş. İki asker yolda karşılaşmışlar. İlki "ya benim general çok salak. Bu günün pazar olduğunu bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi" demiş. İkincisiyse "benim general daha salak. Yanında telefon dururken, beni ordu evine gönderdi" demiş...

30 senelik kaptan

Bir savaş gemisi karanlık ve sisli bir gecede yol alıyormuş. Derken kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine doğru gelen bir ışık farketmiş. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek şu mesajı geçmiş: - "Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz." Karşıdan anında cevap gelmiş: - "Sen rotanı 30 derece batıya çevir!" Komutan şaşırmış, biraz da sinirlenmiş, mesajı tekrarlamış: - "Rotanı derhal 30 derece doğuya çevir, emrediyorum!" Karşıdan cevap: - "Asıl sen rotanı 30 derece batıya çevireceksin!" Komutan öfkeden küplere binmiş, bir mesaj daha yollamış: - "Ben 30 yıllık kaptanım, sana son kez emrediyorum, rotanı 30 derece doğuya çevir!" Cevap: - "Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotanı 30 derece batıya çevir!" Komutan, o kadar sinirlenmiş ki, hemen mürettebata bütün topları ateşe hazır hale getirmelerini emretmiş ve son kez bir mesaj göndermiş: - "Burası bir savaş gemisi, derhal rotanı 30 derece batıya çevirmezsen ateşe başlayacağız" Karşıdan cevap gelmiş: - "Burası da bir deniz feneri.. Sen rotanı bir an önce 30 derece doğuya çevirmezsen birazdan kayalara çarpacaksın"

El bombası

Askeri hastanede yatan Temel ve arkadaşlarının cinsel organları kopmuş. Sebebini soranlara Temel anlatıyor: - "El pombasu talimu yapayuduk, pimi çektuktan sonra ona kadar sayup atmamuz emredildi, piz de parmaklarumuzla saymaya paşladuk, pir, içi, uç, tört, peş, öpür ele geçmek için pompalaru apuş arasına koyalum tedük, alti, yeti, seçiz, tokuz...Bummm!!"

Mehteran

Bir gün Cennet'in kapıları şiddetle vurulmuş: - Güm Güm Güm !! İçeriden seslenmişler: - Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: - Biz Istanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! İçeriden hoş geldiniz diyerek kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler. Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki, 40 yıl geçinceye kadar. Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış: - Güm Güm Güm !!! İçeriden sormuşlar: - Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: - Biz İstanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! İçeriden hemen cevaplamışlar: - Onlar 40 yıl önce geldi! Dışarıdan yine ses gelmiş: - Biz mehter takımıyız, ancak geldik!

Neresinden

Kore'de Türk Tugayından iki Anadolulu asker biraz gezmek için firar ederler. Şehirde bir aşağı bir yukarı dolaşırken inzibat subayı bunları yakalar ve sorar: - "Hani sizin izin kağıtlarınız?" Erler subayı atlatırız umuduyla: - "Biz Amerikalıyız..." diye cevap verirler. Subay durumu anlar, ama hiç bozuntuya vermez: - "Amerika'nın neresindensiniz?" diye sorunca: - "İçindenik kumandanım!" diye yanıt verirler...

İçki Öldürür

Albay askerlerin içki içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır. Yazıda: -İçki öldürür, diye yazıyordur. Ertesi gün oradan geçen albay ne görsün?Biri yazının altına şunları ilave etmemiş mi: -Askerler ölmez!

Tek ben miyim?

Manevra varmış. Mehmet elde tüfek yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş: -Düşman önden gelirse ne yaparsın? Mehmet cevaplamış. Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse diye; tekrar tekrar sormuş komutan. Mehmet bunları da cevaplamış. Komutan en sonunda: - "Ya düşman tepeden gelirse?" deyince; - "Bu memleketin tek askeri ben miyim komutanım?"

Anneniz Ne diyor?

Çok genç bir İngiliz subayı, general olan babasının yanında yaverdi, yaşlı bir albaya emri iletmekle görevlendirildi: - "Babam birliğinizi şu karşıki tepenin yamaçlarına çekmenizi söylüyor, efendim" dedi. Yüzü moraran albay da şöyle dedi: -Demek öyle söylüyor!Peki anneniz ne diyor?!

Başçavuş Albayı tutuklayacakmış

Albay, binbaşıya: -Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Ben de orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz. O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün. Binbaşı, yüzbaşıya: -Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır. Yüzbaşı, teğmene: -Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir. Teğmen, başçavuşa: -Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kıyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir. Basçavuş, askere: -Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun. Askerler kendi aralarında: -Yarın sabah bizim başçavus Albayı tutuklayacakmış.

inek de ğil

adamın biri yoda inek görmüş -adam mölemiş -inek boşunamöleme ben inek dili bilme buzağyım

kuru fasulye

trabzon tarım toplantısında herkes yaptığı yeni şeyleri anlatıyordu.sıra temele gelince"kuru fasulyeye gül aşıladık"yelleninci gül kokayı

haline şükür

Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir... Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok... Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar:-Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi!Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihata:-Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık... Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak.Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel'i bulur. Bir de bakar ki, Temel'in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor...Bizim Dursun'un kafası karışır ve hayretle Temel'e yaklaşır:-Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun... Derken, Bizim Temel patlar:-Ula sen manyak misun, ne göbek atmasi. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum.

benimki senden salak

İKİ KOMUTAN BİR GÜN 7.VE8. BÖLÜKTEN İKİ SALAK ASKERİ YANINA ÇAĞIRIR.VE BUNLARI TEST EDERLER.1.KOMUTAN BENİMKİ ÇOK SALAK DER 2.KOMUTANDA BENİMKİ SENDENDE SALAK DER ASKERLERİ ÇAĞIRIRLAR 1.KOMUTAN ASKERİNE DERKİ GİT HALANA SOR SEN EVDEMİSİN DEĞİL MİSİN SOR DER.2.KOMUTANGİT PAZARDAN 100 BİNE NE BULURSAN AL GEL DER VE İKİSİ ÇIKAR YOLA BUNLAR YOLDA KONUŞURLAR VE 1.ASKER DERKİ BENİM KOMUTAN ÇOK SALAK DER NE EVE GİDECEM TELEFON VARYA DER 2.ASKERDE BENİMKİ SENİNKİNDEDENNE SALAK DER 100 BİNE GİT SEN AL (PEZEVENK)DER VE GERİ DÖNERLER...

Asd

ingilterede araba fren sistemleri fuarı düzenlenir.100m ileri bir çizgi çizilir ve ev sahibi ingilizatlarcıtroenine derken 60-120/180 tam çizgiye 3cm kala dururve iner insanlara döner ve işte westinghouse der.hemen italyan atladığı gibi ferrarisine 60-80/240tam çizgiye 1cm kalır.ve iner insanlara döner ve abs,abs der.aradan biraz zaman geçer ve bizim temel atlar hacı muratına 60-80/90 araba başlar kıç atmaya çizgiyi geçer,ve bir ağaca kondurur durur.iner ve döner insanlara derki işte asd asd nedir diye sorarlar temele temelde cevap verir anasını siksen durmuz.

Miyav dedik ya

İki deli, akılhastahanesinden kaçmaya karar vermişler. Gece vakti hızlı bir şekilde duvardan atlayarakboşluktaki tarlaya çıkmışlar. Tellerin arasından sürünerek ilerlerken bir bekçi bunların hışırtısını duymuş.Hemen bağırmış:-Kim var orada?Delilerden biri hemen:-Miyaw, miyaww diye seslenmiş. Huşırtıyı kedinin çıkardığını zanneden bekçi tam geri dönecekken deliler yinesürünmeye başlamışlar ve yine bir hışırtılar başlamış. Bekçi hemen dönmüş ve bağırmış:-Kim var orada?İyice sinirlenen deli:Miyaw dedik ya len demiş

İntikam

Saat sanırım 12 ydi. Sahildeki dalgaların sesi çok etkileyiciydi. Çok güzel bir yer buldum burada biraz yüzmek dalgaların sesini dinlemk istiyordum. Usulca patikadan aşağıya indim. 5 dk olmuştuki bir sesle irkildim. Beraber sahile inmiş bir çift olduklarını gördüğümde bir an için rahatlamışlardı. Farklı düşüncelere dalmıştım hemen oradan uzaklaştım. Onları rahatsız etmek istemiyordum. Ama sesleribana yaklaştıkça kızın sesi tanıdık geliyordu. Olamaz dı bu imkansız dı bu benim sevgilim di. Ne yapacağı şaşırdım elim ayaklarıma dolanıyordu. Sinirlenmiştim sanki 5 dk önceki insan değildim zaten olamazdım. Bir hamle yapıp onlara saldırmak istedim.. Sonra bir el silah sesi duydum. Evet ayağından vurulan erkek acı içinde kıvranıyordu. Kim vurduğunu göremiyordum. Sevgilim koşmaya başladı. Kaçıyordu. Bir silah sesi daha duyuldu. Sevgilim yere yığılmıştı hareketsiz oluşundan ne olduğu anlaşılıyordu. Erkekten yapma yalnış anladın sesleri yakarışları çıkıyordu. O an yerimden fırladım onu ben öldürmek istiyordum. Nasıl yaptım bilmiyorum ama koşarak çıktım bulunduğum kuytu köşeden. Onu ben öldüreceğim diye haykırdım. Karşımda duran 20 yaşlarında çok güzel bir kızdı. Yemşeşil gözleri sarı saçlarıyla önümde duruyordu. Öylece bakakaldı. Ve tek silahsesi daha duydum. Ağlamaya başladı. Bunu yapmamalıydı. Diyordu. Anlatmaya başladı onu çok sevmiştim diye.. İnanamadım aynı kaderi paylaştığım kız benden daha cesur çıkmıştı. Ona olanları anlattığımda bana çok ilginç olarak baktı inanmıyordu. Sanki erkeklerden artık nefret ediyordu. Masum gözlerinde sevgiden eser yoktu. Silah elindeydi. Ve ayağıma bir el ateş etti. Kurşundayanılmaz acı veriyordu. Az önce olanlar benim başıma gelmek üzereydi. Nasıl kurtulabilirdim diye düşünüyordum. Dengesini kaybettiği belliydi. Hiç bir şey onu engelleyemezdi. Tam ona doğru hamle yapmak üzereyken başka bir silah sesiyle irkildim diğer ayağımdan vurulmuştum. Öyle kalakaldımGelen kasaba polisiydi. Yaklaştığında az önceki masum kız tam bir tiyatro oyuncusuydu. Olanları öyle farklı anlattı öyle şekilde anlattıki ben bile inandım. Şu anda hapisteyim ve sanırım çok uzun süredaha burada kalacağım. Oysa kimbilir hangi erkekten intikam alıyor...

Adam değiliz

Trabzon da bir asker ocağında komutan bağırmış : -Oradan üç adam gelsin de bana yardim etsin! -Ses yok! -Üç adam gelsin dedim. -Ses yok -Bana bakin! Üç adam gelsin dedim! Askerlerden biri çıkışmış : -Komutanım, biz adam değiliz, biz Laziz Laz!

27 Ocak 2009 Salı

Ne yapıyorlar?

Delinin biri kuyuya bir taş atmış. Binlerce akıllı adam da bir araya gelip, o taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlarmış. Olay yerine gelen bir adam, delinin yanına gidip, bu kadar adamın ne yaptığını sormuş, deli de cevaplamış: -"Elimdeki taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlar..."

Önde mi olsun arka da mı?

Yıllar süren tedaviden sonra, akıl hastasının artık iyileştiğine karar veren başhekim, hastayı taburcu etmeye karar vermiş. Bu mutlu haberi hastaya vermek üzere odasına çağırmış. Çok sevinen hasta mutlulukla cevap vermiş: -"Doktor bey, size hediye olarak bir ayakkabı almak istiyorum. Ama n'olur söyleyin, topuğu önde mi olsun arkada mı?"

Diş fırçası

Akıl hastası, diş fırçasına köpeğim diyor ve gerçekten de köpeği gibi davranıyordu. Doktoru da her gece, diş fırçasını gösterip "Bu nedir?" diyor, "Köpeğim" deyince de fırçaya sabaha kadar el koyuyordu. Yine bir gün, doktor fırçayı gösterip -"Bu ne?" der. -"Deli misin doktor, bildiğin diş fırçası!" diye yanıt alınca da fırçayı deliye verir. Kapıdan çıkarken, fırçasıyla konuşur: -"Oh be, yutturduk hıyara!"

Tatlanmamış

Deliler havuzun yanına gitmişler. Biri bir avuç su alıp içmiş: -"Sabah iki kesme şeker atmıştım, hala tatlanmamış." Bilgiç olan cevaplamış: -"Salak, karıştırmazsan tatlanır mı?"

Nerede doğdun?

İki deli sohbet ederler, biri söyler: -"Ben aslında Almanya'da doğdum." Diğeri cevap verir: -"Ben de hastanede doğmuşum." -"Aa, hastalığın neymiş ki?"

Plan bozuldu

Deliler bir kaçma planı yaparlar. Lider deli, planı açıklar: -"Önce birinci kapıyı, sonra ikinci kapıyı, sonra da üçüncü kapıyı kırıp çıkacağız. Sonra özgürüz." Zaman gelince harekete geçerler. 1. kapıyı kırarlar, 2. kapıyı kırarlar, 3. kapıyı ise açık bulurlar. Lider deli haykırır: -"Allah kahretsin, plan suya düştü çabuk dönün!"

İntihar

Delinin biri kendini asarak intihar etmeye çalışır, ancak ipi yukarı asar, sonra da eline alıp bakmaya başlar. Oradaki diğer bir deli müdahele eder: -"N'apıyosun?" -"Görmüyor musun? İntihar ediyorum!" -"Oğlum ipi boğazına geçirsene o zaman!" -"E nasıl nefes alıcam?"

Kaçış

İki deli hastane koşullarına dayanamayıp kaçmaya karar verirler. Bir gece, çok başarılı bir operasyonun ardından, hastane dışına çıkarlar; ancak bir markete girip, bir şeyler alarak dönerler. Arkadaşları, kaçmayı başardıkları halde neden döndüklerini sorunca; şu cevabı verirler:-"Bugün provasını yaptık, asıl kaçış yarın gece!"

Kapının anahtarı

Doktorlar, akıl hastaları ile ilgili yaptıkları bir araştırma çerçevesinde, bir grup hastayı bir odada toplayıp; duvara bir kapı resmi çizmişler. Tüm delilerin de eline birer anahtar vererek gözlem yapmaya başlamışlar. Delilerin hepsi duvardaki kapının kilidini açmaya çalışırlarken, bir tanesi kenarda oturuyormuş. Genç bir doktor, onun yanına gitmiş ve neden öylece oturduğunu sormuş:-"Doktor bey, deli bunlar deli... O ellerindeki anahtarlarla, o kapıyı açabileceklerini sanıyorlar..." "Yani o anahtarlarla bir şey yapamayacaklarını fark ettin?" -"Elbette o anahtarlar bir işe yaramaz doktor... Kapının anahtarı bendeki!"

Işığı niye açtın?

Akıl hastanesinde aynı odada kalan hastalardan biri, gecenin bir vakti kalkar ve ışığı yakar. Bunun üzerine uyanan hastalardan biri, buna çıkışır:-"Yahu niye yaktın şimdi ışığı?" -"Hiiiç... Öbür odaların ışığı açık mı değil mi anlamak için..."

Armutlar

Akıl hastanesini teftiş etmekte olan bir müfettiş, bahçeye gelince, delilerin kendilerini çeşitli ağaçların dallarından aşağı sarkıttıklarını görmüş. Edindiği pekçok tecrübeye rağmen, daha önce görmediği bu olay ilgisini çekmiş ve görevlilere sormuş:-"Ne yapıyor bunlar?" -"Efendim, onlar kendilerini armut zanneden hastalar..." Müfettiş biraz daha ilerlemiş, ve yerde boylu boyunca yatan başka bir hasta görmüş:-"Peki bunun nesi var?" -"Ha o mu? Efendim o olgunlaşıp yere düşen armutlardan!"

Karşı kaldırım

Bir akıl hastası, bulunduğu kaldırımdan karşı kaldırıma geçmiş ve orada nöbet tutmakta olan bir polis memuruna sormuş:-"Afedersiniz memur bey, karşı kaldırım nerede acaba?" Memur durumu biraz da garip karşılayarak cevap vermiş; "işte orası" demiş ve karşı kaldırımı göstermiş. Bunun üzerine akıl hastası memuru terslemiş:-"Kimi kandırıyorsun sen be! Daha az önce oradaki memura sordum, o burayı gösterdi!"

Bir kilo merhaba al desem?

Bir akıl hastası taburcu olmak üzeredir. Onunla ilgilenen doktor son bir soru sormak ister:-"Bana yarım kilo merhaba al desem, ne dersin?" -"Size deli derim doktor bey, olacak şey mi o dediğiniz?" Bunun üzerine memnuniyetle taburcu kağıtlarını imzalayan doktor, tam çıkarken hastasına sorar:-"Niçin deli derdin peki bana?" -"Merhaba kiloyla değil de, metreyle satılır da ondan!"

Kulaklarını kesersek?

Doktor akıl hastasıyla terapi yapmaktadır; sorar:-"Bir kulağını kesersek ne olur?" -"Canım acır, hem de çok!" -"Peki iki kulağını kesersek?" -"Aaa... O zaman iyi göremem!" -"O nedenmiş?" -"Ee iki kulağımı da keserseniz, gözlüklerim düşer!"

Balık - Alık

Deli deniz kenarında duvara oturmuş. Elinde de bir olta, yoldan geçen biri dalga geçerek sormuş: "Orada balık mı tutuyorsun sen?" "Hayır alık tutuyorum." "Tutabildin mi bari?" "Çook... Seninle 23 oldu..."

Mısır tanesi

Adamın biri karakola müracaat ederek hayatından endişe ettiğini söyler. Komiser: - "Sizi kim tehdit ediyor?" - "Kümes hayvanları." - "Kümes hayvanları mı? Anlayamadım." - "Anlayamayacak ne var komiser bey? Görmüyor musunuz ben bir mısır tanesiyim!" Bir akıl hastasıyla karşı karşıya kaldığını anlayan komiser, hemen iki polis çağırarak adamı akıl hastanesine gönderir. Uzun bir tedaviden sonra adamı güç bela mısır tanesi olmadığına ikna ederler ve taburcu ederler. Adam akıl hastanesinden çıkar çıkmaz, tekrar başhekimin karşısına gelir. Rengi sapsarıdır. Başhekim: - "Hayrola neyin var?"

Bu katta durmuyor

Kadın doktora gitmiş ve: - "Doktor Bey, kocam kendini asansör sanıyor." - "Peki hanımefendi eşiniz niye gelmedi sizinle?" - "Getireceğim ama bir türlü bu katta durmuyor ki.."

İçeride bir deli var

Adamın biri sinemaya gitmiş. Gişeden bilet almış ve içeri girmiş. Tekrar almış, tekrar girmiş; tekrar almış, tekrar girmiş.. derken dört beş defa bilet almış.. Gişedeki adam dayanamayıp sormuş: - "Ya adam bu kaçıncı biletin?" - "İçerde bir deli var, biletimi durmadan yırtıyor.."

Napolyon

Napolyon akıl hastanesini ziyarete gider. Delinin biri yanına gelir: - "Babalık sen de kimsin?", der. - "Ben Napolyon'um." - "Üzülme bende de böyle başlamıştı.."

Yüzme bilmiyorum

Günün birinde delilere yüzmelerini söylemişler. Hava çok sıcakmış. Deliler bunu severek kabul etmişler, ama havuz boşmuş. Atlayan çakılıyormuş. Bütün deliler atlamış, en sona bir deli kalmış. "Bu deli akıllanmış" diye konuşurlarken sormuşlar: - "Sen niye yüzmüyorsun?" - "Ben yüzme bilmiyorum ki.."

Hepsi eriyor

Deli, kahveye girdiğinde soluk soluğaydı. Boş bir masaya oturup ocağa seslendi: - "Bana bir çay!" Çay geldi, şekerleri atıp karıştırdı. Garsondan yine şeker istedi. Onları da atıp karıştırdı, yeniden istedi. Garson: - "Sekiz şeker koydun çaya", dedi şaşkın şaşkın.. - "Koydum ama, işte görüyorsun, hepsi eriyor.."

Aptal değiliz

Adamın biri arabasıyla akıl hastanesinin önünden geçerken arabanın lastiği patlar ve fırlar gider. Adam aracını zorla kontrol eder ve şans eseri zararsızca yolun kenarına çeker. Bagajından stepne lastiği çıkarır fakat onu takmak icin hiç bijonu yoktur. Adamcağız başlar kara kara düşünmeye. Bu sırada akıl hastanesinin parmaklıklarına bir deli tırmanır ve adama seslenir: - "Hişt n'apıyorsun orada?" Adam: - "Ya sorma lastik patladı, yenisini takacağım ama hiç bijonum yok" Deli güler: - "O da dert mi, öbür tekerleklerden al birer bijon, böylece her tekerde 3 bijonun olur istediğin yere güvenle gidersin.." Adam bu akla hayret eder ve deliye sorar: - "Ya sen bunu nasıl düşünebildin be kardeşim, ne biçim delisin sen?" Deli yeniden güler: - "Deliyiz kardeşim de, aptal değiliz.."

Bir kedi daha

Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar. Bekçi, onların ayak seslerini işitmişti. Sordu: - "Kim o?" İçlerinden biri kedi gibi miyavladı. Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki, delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı. Bekçi geri dönüp yine seslendi: - "Kim var orada?" İkinci deli cevap verdi: - "Bir kedi daha."

Şişeleri getirdin mi?

İki deli bir gün oyun oynamaya karar vermiş. Biri diğerine: - "Hadi ben kasap olayım, sen de müşteri ol", demiş. Diğeri de kabul etmiş. Müşteri olan deli kasaba gelmiş ve: - "Bir kilo odun verir misin usta?" demiş. Diğeri de: - "Olur, peki şişeleri getirdin mi?", demiş.

Anlatmadan anlatmaya

Başhekim bir gün deliler hastanesinde hastaları ziyarete çıkar ve bir köşede delilerin kendi aralarında bir rakam söyledikten sonra güldüklerini görür ve sorar: - "Neden söylediğiniz her rakamdan sonra gülüyorsunuz diye?" Delinin biri cevap verir: - "Biz der bütün bildiğimiz fıkralara numara verdik.. 5 dediğimiz zaman 5 numaralı fıkra aklımıza geliyor gülüyoruz; 8 deyince 8 numaralı fıkra aklımıza geliyor, gülüyoruz", demiş. Başhekim "bir de ben söyleyeyim o zaman", demiş. "5", demiş çıt yok, "7" demiş çıt yok.. Bakmış çıt yok; sormuş "ben söyleyince neden gülmüyorsunuz?" Delinin biri cevap vermiş: - "Başhekimim anlatmadan anlatmaya fark var..."

Başhekim nasıl şaşıracak?

Uçak, Yeşilköy'den kalkmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca, pilot şu cevabı verdi: - "Başhekim kaçtığımı öğrenince kimbilir nasıl şaşıracak!"

Sapan yapacağım

Adamın biri aklını sapanla bozmuş. Nerde bir karış lastik bulsa hemen sapan yapıp evlerin camına taş atıyormuş. Sonunda akıl hastanesine kapatmışlar. Gel zaman git zaman adam bir gün başhekimin odasına gitmiş "ben artık akıllandım, beni çıkarın" demiş. Başhekim: - "Peki seni çıkarırsak ne yapacaksın?" - "Evleneceğim." - "Evlenince ne yapacaksın?" - "Gelini alıp gerdek odasına getireceğim." - "Sonra?" - "Önce duvağını sonra gelinliğini çıkaracağım..." Doktor heyecanlanmış: - "Sonra, sonra?" - "Sonra sütyenini çıkaracağım.." - "Eee sonra?" - "Sonra külotunu çıkaracağım.." Doktor iyice heyecanlanmış artık: - "Anlat ,anlat sonra?" - "Külotunun lastiğini çıkarıp sapan yapacağım..."

Siz kaç kişisiniz?

Akıl hastanesini gezmekte olan gazeteci, bir koğuşta rastladığı hastaya sordu: - "Burada kaç kişiniz?" Karşısındaki, "boş ver" dedikten sonra: - "Asıl", dedi, "siz dışarıda kaç kişiniz?"

Kapı kilitli

Bir akıl hastanesinde deliler iyileşmiş mi, diye bakıyormuş doktorlar. Doktorlar duvara kapı çizmişler. Bütün deliler bu kapıya çarpıyorlarmış. En son bir deli kapının üzerine yürümemiş. "Neden geçmiyorsun?" demişler. "Tabi kapıyı kilitlediniz, anahtarı da aldınız; biz içeriye giremiyoruz." demiş..

İki defadır göremedim

Akıl hastanesine yeni atanan doktor, koridorlarda dolaşırken bir de bakmış, otuz kırk kadar hasta sıraya girmişler, bir kapıdaki delikten içeri bakıyorlar.. Sırası geçen de tekrar sıraya giriyormuş. Bunun ne olduğunu merak eden doktor delikten bakmaya çalışınca, deliler buna engel olup: - "Sıraya geç hemşerim, bak biz sabahtan beri sıramızı bekliyoruz", diye adamı terslemişler. Çaresiz sıraya geçen doktor, onbeş yirmi dakika bekledikten sonra sıra kendisine gelince, delikten içeri bakmış fakat bir şey görememiş. Bu arada arkada sırasını bekleyenler: - "Hadi kardeşim, işimiz gücümüz var seni mi bekleyeceğiz", diyerek doktoru kenara iteklemişler. Baktığından bir şey anlamayan doktor tekrar sıraya geçmiş, sıra kendisine gelince yine bir şey görememiş, arkasındakiler itekleyip kenara atmışlar. Bunun üzerine genç doktor hastalara: - "Arkadaşlar iki defa baktığım halde hiçbir şey göremedim, neden acaba?" diye sorunca, hastalardan biri: - "Doktorcuğum, sen iki defa bakıp bir şey görememişsin, biz senelerden beri baktığımız halde bir şey göremiyoruz", diye cevap vermiş.

Kurmadan yüzer mi?

Deli, saatini hastane bahçesindeki havuza atmıştı. Bunu gören arkadaşı: - "Niye attın saati havuza," demiş. - "Nasıl yüzdüğünü görmek için..." - "Peki, kurdun mu?" - "Hayır." - "Enayi, kurmadan yüzer mi?"

Hatırlamıyorum

Deliler hastanesinde bir deli arkadaşına peygamber olduğunu söyler, arkadaşı da ona inanmaz. - "Oğlum" der, "kafayı yedik de bu kadar da değil." Daha sonra bir diğer arkadaşının yanına gider ve der ki: - "Hasan peygamber olduğunu iddia ediyor". Bunun üzerine diğer arkadaşı: - "Yalan, çünkü ben öyle bir peygamber gönderdiğimi hatırlamıyorum."

Burda bekliyorum

İki deli oturuyormuş, birisi aniden ayağa kalkmış ve yürümeye başlamış. Oturan deli sormuş: - "Nereye?" - "Seni aramaya.." - "İyi.. Çabuk gel, ben seni burda bekliyorum.."

Armutları topluyorum

Bir gün tımarhane görevlilerinden biri bahçede gezerken iki deli görmüş. Bakmış ki delinin biri ağacın üstünde; biri ise ağacın altında. İkisi de bir şeyler yapıyormuş. Aşağıdakine sormuş: - "Yukarıdaki ne yapıyor?" - "Şu yukarıdaki mi? Sen buna bakma, salak işte. Ceviz ağacından armut toplamaya çalışıyor." - "Peki ya sen burada ne yapıyorsun?" - "Ben de düşen armutları topluyorum."

Masraf kapısı

İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler. O sevinçle saatte 160�la uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde durdular. Arabayı süren: - "Yüz bin liralık", dedi. "Süper olsun." Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra: - "Gidin işinize be!" diye bağırdı. "Sizin civatalarınız gevşek!" İkincisi, araba kullanana döndü: - "Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!"

Karıştırmadın

İki deli havuzun başında oturuyorlarmış. Biri kalkıp havuza şeker atmış. Havuzdan bir yudum almış ve tükürmüş. Arkadaşına: - "Havuza şeker attım ama tatlı olmadı.." demiş. Arkadaşı: - "Karıştırmadın ki salak!"

13 13 13

Delinin biri yolun kenarındaki uçurumda durmuş aşağıya bakarak "13, 13, 13...." diye söyleniyormuş. Oradan geçen biri, delinin ne yaptığını merak etmiş, yanaşarak "ne yapı...." diyemeden deli onu birden uçurumdan aşağıya atıvermiş ve devam etmiş "14, 14, 14......"

Provasını yaptık

İki deli bir gün deliler hastanesinden kaçmışlar. Kimse bu delileri bulamamış. Doktorlar ümitlerini kestikleri an deliler çika gelmiş. Doktorlar hayretle "niye geldiniz?" demişler.. Deliler: - "Yarın kaçacağız da, onun provasını yaptık."

Enayi miyim?

Delinin biri hastanenin bahçesinde el arabasını ters çevirmiş ve sürmeye uğraşıyormuş. Bunu gören doktor; "öyle sürülmez, düzeltsene arabayı.." Deli hemen cevap verir: - "Geçen gün senin dediğin gibi sürdüm akşama kadar kum taşıttırdılar, enayi miyim ben?"

Ne bileyim?

Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir delinin oturmuş, birşeyler yazdığını gördü: - "Kolay gelsin ne yazıyorsun?" - "Mektup yazıyorum efendim." - "Yaaa..Kime yazıyorsun?" - "Kendime.." - "Peki ne yazılı mektupta?" - "İlahi doktor bey, deli misiniz siz.. Mektubu daha almadım ki içinde ne yazdığını bileyim?"

Tenefüs

Bir uçakta tam yedi deli varmış... Bunlardan sadece uçağı kullanan birinci pilot normalmiş.. İkinci pilot da deliymiş.. Durgun ve normal hava şartlarında yolculuk yaparlarken birden bire uçağın sağa ve sola yattığını hisseden birinci pilot şaşkınlıkla ikinci pilota sorunun ne olduğunu sormuş; o da, "sanırım bu dengesizlik içeriden delilerden geliyor" diye cevap vermiş. Birinci pilot, ikinci pilota emir vermiş: "o zaman git ve rahat durmalarını söyle!". Bunun üzerine delilerin yanına giden ikinci pilot onları susturmayı başarmış. Birinci pilot ikinci pilota "nasıl susturdun" diye sorduğunda; "ben öğretmen oldum, onlar öğrenci oldular.. uçağın imdat zilini çaldım şu an tenefüsteler.." diye cevap vermiş.

Kaçanları yiyelim

Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında "şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi?" demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve: - "Buyrun beyler, yiyiniz." demişler. Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, öteki araya girmiş: - "Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor!"

Şişeleri getirdim

Akıl hastanesinde bir gün, bir deli hasta bakıcıyı yanına çağırır. "Bana çabuk 5 şişe kola getir" der. Hasta bakıcı buna kızar ve hastaya beş tokat atar ve "al işte kolalarını" der. Aradan zaman geçtikten sonra yine aynı hasta, bakıcıyı yine çağırır. Bu sefer hasta; hasta bakıcıyı tokatlar. Bakıcı, "ne oluyor?" der. Hasta cevap verir: - "Şişeleri getirdim abi."

Karşı duvarın çivisi

Delinin biri, çiviyi tersine çevirerek sivri tarafına vura vura duvara çakmaya başlamış. Onun bu halini gören başka bir deli işe karışmış: - "Baksana, yahu! Sen yanlış bir iş görüyorsun. Bu çivi karşıki duvarın çivisi olacak galiba", demiş.

Kurusun

Bir gün doktorlar, tımarhanede yaptıkları araştırmada en akıllı deliyi seçeceklermiş. Bir gün delilerden biri bahçede bulunan havuza düşmüş ve boğulmak üzereymiş. Delilerden biri havuza düşen arkadaşını kurtarmaya çalışmış. Bunu gören doktorlar arkadaşını kurtaran deliyi yanlarına çağırmışlar ve "seni en akıllı seçiyoruz" demişler. Doktorlardan biri: "Peki kurtardığın arkadaşını çağır da sana teşekkür etsin" demiş. Deli: "Gelemez ki!" Doktor: "Neden gelemezmiş?" Deli: "Çünkü kuruması için onu astım!"

Hangi kaslar gelişirmiş?

Yaşlı biyoloji öğretmeni çocuklara sorar: -"Yani neymiş çocuklar? Ben boks yaptığımda hangi kaslar gelişirmiş? -"İzleyenlerin gülme kasları öğretmenim!"

26 Ocak 2009 Pazartesi

Fazla Zamanım Yok

Adamın biri doktora gidip ; ?-Doktor bey benim erken boşalma sorunum var.? demiş. Doktor hemen cevap vermiş;?-Oooo..Ne kadar iyi benim de zaten fazla zamanım yoktu.?

İkincide Çok Terliyorum

Seksenlik karıkoca sağlık kontrolünden geçmek için doktora gitmiş.Doktor önce beyefendiyi muayene etmiş.İyi bulmuş. O arada sormuş; - Seks hayatınız nasıl gidiyor? Seksenlik ihtiyar hafifçe içini çekmiş; -İyi, birinci sefer gayet normal oluyor doktor bey, yalnız ikincide çok terliyorum... Doktor şaka mı yapıyor diye ihtiyarın yüzüne şöyle bir bakmış. Adam çok ciddi. Daha sonra hanımefendiyi almış muayeneye... O da turp gibi. Hala merak içinde olan doktor bu defa hanımefendiye sormuş; - Seks hayatınız nasıl gidiyor?-İyi ! cevabını almış sadece.Daha da meraklanıp;- Eşiniz birinci seferde bir anormallik olmadığını ancak ikinci seferde terlediğini söylüyor, gerçekten öyle mi oluyor? Demiş.- Evet öyle oluyor ama ben bunda anormallik görmüyorum... - Neden? - Canım yılda zaten iki defa yatıyoruz. Birincisi ocakta ikincisi temmuzda... Temmuzda haliyle terliyor insan..!

Açamadık İşte

Seksenlik ihtiyar yirmi beş yaşında bir taze ile evlenmiş.Vakit geçirmeden bir çocuk yapmaya niyetlenmişler.Tabii ki önce bir doktora danışmakta yarar var...Tavsiye üzerine bu alanda ünlü bir uzman doktorun yolunu tutmuşlar. Doktor kısa bir muayeneden sonra bir sperm testini uygun görmüş.Dedenin eline bir kavanoz tutuşturup; ?- Şu kapalı bölmeye geçin,? demiş, ?-Orada bu kavanozun içine bir miktar sperm bırakıp kavanozu bana getirin...? İhtiyar adam denileni yapmış.Biraz sonra bölmeden sıkıntılı sesler, ahlamalar, uflamalar duyulmuş.Doktor ile genç gelin içerde ne olup bittiğini merak ederken dede başını dışarı uzatıp; - Doktor bey acaba karım da buraya gelebilir mi? diye seslenmiş.- Elbette! demiş doktor... Genç kadın da bölmenin arkasına geçmiş.Bu defa sesler ikileşmiş...Yine ahlamalar.. Uflamalar...Yeni evli çift bir süre sonra yorgun bir biçimde bölmenin arkasından seslenmiş;?-Doktor Bey acaba rica etsek sizde gelip yardımcı olabilir misiniz???-Eee o kadar da uzun boylu değil! Tabii ki hayır !? diye cevap vermiş doktor.Bunun üzerine yaşlı adam ;?-Alın o zaman!? diyerek kavanozu umutsuz bir şekilde hekime uzatmış.Hekim kavanoza bakmış; - Ama bu kavanoz boş... - Evet, demiş yaşlı adam, olmadı

Ya Bunuyor Ya AIDS

Doktor Temel, Cemal'in karısını muayene etmiş,- Karın ya bunuyor ya da Aids. - Nasıl anlayacağız?.. - Ankara'ya götür bırak, kendi kendine dönecek olursa onunla yatağa girme.

Dilinizi Çıkartın

Bir genç kız yaşlı bir kadınla birlikte doktora gitmiş.Doktor şikayeti dinledikten sonra kıza dönüp; "-Soyunun muayene edeyim." demiş."-Fakat doktor" demiş kız "-Hasta olan ben değilim, annem..."Doktor anneye dönmüş;"-Ağzınızı açıp dilinizi çıkarın da sizi bir güzel muayene edeyim hanımefendi!?

Kadın kulağı

Adamın biri kazada kulaklarını kaybetmiş. Araştırmaları sonucu iyi bir plastik cerrah bulmuş, ve girmiş ameliyata.Ameliyat sonrası bandajlar açıldıktan bir süre sonra;- Aman Allahım Doktor! Bana kadın kulakları takmışsınız!diye bağırmaya başlamış.- Kulak kulaktır! Kadını erkeği olmaz!- Yanılıyorsunuz!diye cevaplamış hasta... - Herşeyi duyuyorum ama hiçbir sey anlamıyorum!

parmak

temel bir gün doktora gider doktara doktor bey nereye dokunursam dokunuyum orası ağrıyor cok hastayım cok der doktor bir temele birde parmağına bakarak şöyle der;olum senin parmağın kırık

Korkutma Bedeli

Dişhekimi, dişçi koltuğunda oturan hastasına ;- Bu diş çekimi için sizden iki misli daha ücret almak zorundayım hanımefendi.- Neden, Doktor bey?- O kadar yaygara yaptınız ki, bekleme odasındaki hastalarımdan ikisi çığlıklarınızı duyunca hemen kalkıp gittiler.

iki sosili iki sade

Bir doktor, hemşiresi ile buluşmalara başlar. Bu buluşmalardan kısa bir süre sonra, hemşire gelir ve hamile olduğunu söyler. Fakat doktor, bu olayı karısının duymasını istemediğinden, hemşireye bir miktar para verir; İtalya'ya gitmesini ve çocuk doğana kadar orada kalmasını ister.Hemşire, - Bebeğin doğdugunu sana nasıl haber vereceğim? diye sorar. Doktor da; - Bana hemen bir kart gönder ve arkasına "spagetti" diye yaz. Ben durumu anlarım. Başka bir açıklama yapmana gerek yok der. Hemşire parayı alır ve uçağa binip İtalya'ya gider... Altı ay kadar sonra, bir gün doktorun karısı evden arar ve doktora: - Sevgilim, bugun postadan senin adına İtalya'dan postalanmış ilginç bir kart geldi. Fakat ne anlama geldiğini anlayamadım... der. - Peki karıcığım, ben akşama eve gelince sana gerekli açıklamayı yapacağım der doktor ve telefonu kapatır. O akşam doktor eve geldiğinde; kartı alır okur ve kalp krizinden olduğu yere düşer. Acil yardım ve tibbi mudahelelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladıktan sonra acildeki doktorlar adamın elinde hala sıkı sıkıya tuttuğu kartı alır ve okurlar... "Spagetti, spagetti, spagetti, spagetti... İkisi sosisli; ikisi sade!"

Penisilin

Birgün soğuk algınlığı şikayetiyle doktora giden bir arkadaş,sırası gelince doktorun odasına girer.DOKTOR:- evladım geç üzerindekileri cıkar,ben geliyorum' der. Çekingen bir tavırla soyunmaya başlayan arkadaş doktoru beklemeye başlar. Doktor birkaç dakika içinde gelir. Elinde o sırt dinlemeye yarayan aletlerden bir tanesi vardır. Arkadaşa doğru eğilir sırtını dinlemeye başlar. Aynı zamanda hastasına:- Evladım penisilin dokunuyomu?diye sorar arkadaş apar topar eşyalarını toplar ve odayı terketmeye teşebbüs eder. Niye mi akıllı arkadaşımız doktorun dediğini"penisim dokunuyor mu"anlamış:)

Çetin

Ameliyathane kapısında dört dönen adama, hemşire müjdeyi vermiş: - Beyfendi bir oğlunuz oldu! Adam sevinçle haykırmış: - Yaşasın, ismi Çetin olacak, oğlum benim! Hemşire biraz yüzünü ekşiterek adamın yanına gelmiş ve: - Ancak Çetin'in bir kolu yok, demiş. Adam üzülerek: - Olsun ben Çetin'im için herşeyi yaparım, onu gösterin bana, demiş. Bunun üzerine hemşire: - Ama Çetin'in diğer kolu da yok, demiş. Adamın afallaması sürerken hemşire sayıvermiş:- Ve Çetin'in bacakları da yok , üstüne üstlük gövdesi de yok... Adam dayanamamış: - Yeteeer, Çetin'imi gösterin bana diyerek ameliyathaneye dalıvermiş. Ameliyat masasının başına geldiğinde bir bakmış ki Çetin sadece bir gözden ibaret. Adam dumura uğramış bir halde: - Çetin'im Çetin'im diyebilmiş. Bunun üzerine ameliyatı yapan doktor adama yaklaşmış elini omzuna atarak: - Beyfendi Çetin sizi göremez, o maalesef kör...

Kunduracı

Tımarhanedeki deliler doktorlar tarafından muayene edilmektedir.Hastalara doktorlar tarafından değişik sorular sorulur.Delilerden bir tanesi mantıklı cevaplar verir ve doktorlar onun akıllanmış olabileceğini düşünürler.Doktorlardan biri sorar.-Hastaneden çıkınca ne iş yapmayı düşünüyosun?Kunduracıyım efendim.-Bana bir ayakkabı dikermisin?-tabi efendim der ve doktorun ayak ölçüsünü alır.Ayakkabının modelini rengini vb bilgileri alır vedalaşır tam çıkmak üzereyken doktora dönerek efendi bir şey sormak istiyorum.Dotor buyur evladım deyince.-Ayakkabınızın topuğunu arkaya mı yoksa öne mi istersiniz deyince doktor sen daha akıllanmamışsın gir içeriye der ve deli tımarhaneden çıkamaz.

Dalgın Doktor

Hemşire klinikte masasında uyukluyor, doktor masasında bir tıp kitabını okuyordu.Doktorun karısı sessizce içeri girdi, kocasına arkadan yaklaştı, sıkı sıkı sarılıp öptü.Doktor kadının elinden kurtulmaya çalışarak;?- Görüyorsun ki çalışıyorum sevgilim!? dedi. ?-Daha yarım saat önce çılgınca seviştik.Şimdi biraz da çalışmama izin ver..!?

Gelişme

Yeni uzman olmuştu. Kasabada muaynehane açtı. Birkaç gün sonra biri geldi, onu doğuma çağırdı. Ertesi gün eve dönen doktoru, karısı merakla karşıladı: - Nasıl oldu?- Ah sorma, hiç iyi değil. Çocuk ters geliyordu. Forsepsle almak zorunda kaldım. Fakat bir türlü çıkmadı, parçalandı. Bir saat sonra da annesi öldü. - Vah vah, zavallı baba kimbilir ne kadar perişandır? - O da öldü. - Anlayamadım... Nasıl o da öldü? - Forsepse dayanmış, bütün gücümle çekiyordum. Çocuğun bacağı kopunca bütün ağırlığımla arkaya düştüm. Adamcağız arkada duruyormuş. Başı duvara çarptı, beyin kanamasından öldü. Bir hafta sonra doktoru yine doğuma çağırdılar. Geç saatte yorgun argın dönünce, karısı: - Doğum nasıl oldu? diye sordu.Doktor: - Gelişme var karıcığım. Bugün babayı kurtardım...

Fiyatlar farklı

Çocuk elinde bir alışveriş listesiyle bakkala gider ve sıralar: -"Şimdi bana kilosu 250 liradan 3 kilo elma, tanesi 175 liradan 5 sakız, bir de tanesi 400 liradan iki defter versene?" -"Evlat iyi güzel de, bizim fiyatlarımız farklı ki?" -"Olsun önemli değil, sen toplam fiyatı söyle. Ben de zaten matematik ödevi yapıyorum..."

Önemli bir durum yoktur

Öğretmen dilbilgisinden bahsediyorken, fiil çekimi yapmış, "-"Bağırmadım, bağırmadın, bağırmadı" dersem, bu ne olur?" demiş. Bir süre kimseden ses çıkmamış, sonra bir çocuk ayağa kalkmış: -"Önemli bir durum yoktur hocam, zaten kimse bağırmamıştır."

Yani neyin var?

Öğretmen çocuğa sorar: -"Oğlum elini bir cebine atıyorsun 10 milyon lira çıkıyor, diğerine atıyorsun 5 milyon lira çıkıyor. Yani senin neyin var?" -"Valla hocam onu bunu bilmem ama, bence üzerimde başka birinin pantalonu var!"

Bu harfin adı ne?

Birinci sınıfta, öğretmen tembel ama uyanık öğrencilerinden birini kaldırır ve sorar: -"Bu harfin adı nedir?" Çocuk biraz mırın kırın eder, sonra cevaplar: -"Valla öğretmenim, o harfi çok iyi tanıyorum ama adı bir türlü aklıma gelmiyor..."

Gelecek sene de

Baba, uzak bir şehirde, son sınıfta okumakta olan oğlundan gelen mektubu büyük bir sevinçle açar ve okumaya başlar: -"Sevgili anne ve babacığım. Mükemmel bir dönem geçirdik. Dersler inanılmaz zevkliydi, ben de hepsine katıldım ve son derece başarılı oldum. Bu nedenle öğretmenlerim, gelecek sene benimle tekrar çalışmak istediklerini söylediler, ben de kabul ettim..."

Gelecek hali

Derste fiil çekimleri işlenmektedir. Öğretmen çocukları sırayla kaldırır, birer fiil verir ve bunu zamanlara göre çekmelerini ister. Ayşe, "gelmek" fiilinin çekimlerini yapmak üzere kalkar: "Geldim, geliyorum, geleceğim..." Öğretmen daha sonra sınıfın haylazlarından Ahmet'i kaldırır: -"Söyle bakalım, çalmak fiilinin gelecek zaman hali nedir?" -"Hapse girmektir hocam!"

Bulutlar nelerden oluşur?

İlkokulda hayat bilgisi dersinde bulutların oluşumu hakkında konuşulurken, öğretmen çocuklardan birine sorar: -"Yani bulutlar nelerden oluşuyormuş?" -"Sulardan öğretmenim!" Birkaç dakika daha konu anlatan öğretmen, bu sefer, dışarıyı seyretmekte olan bir öğrenciye soru sorar: -"Sen söyle bakalım, peki siyah bulutlar nelerden oluşur?" -"Hmmmm... Kirli sulardan öğretmenim!"

Bir daha...

Haylazın teki, matematikten yine sınıfta kalır. Matematik hocası, çocuğu karşısına alır ve konuşur: -"Bana bak Selami, bir daha sınıfta kaldığını görmeyeceğim!" Matematik öğretmenini çok seven çocuğun gözleri dolar: -"Hocam, ne oldu? İstifa mı ediyorsunuz?"

Kurtlar neden öldürülür?

Şehirde bir ilkokulda öğretmen çocuklara sorar:-"Söyleyin bakalım, köylüler kurtları neden öldürürler?" Sınıftan birkaç çocuk cevap verir, "Kuzuları öldürdükleri için!" Menekşe hemen parmak kaldırır ve sorar: -"Peki o zaman kasapları neden öldürmüyorlar?"

Yaşlılara yardım

Öğretmen sınıfta sorar:-"Çocuklar, bu haftasonu çevrenizdeki yaşlı insanlara hiç yardım ettiniz mi?" Ali parmak kaldırır:-"Ben ettim öğretmenim!" -"Aferin Ali. Peki ne yaptın, bize de anlatsana?" -"Köpeğimle iki yaşlı kadını korkuttum, bu sayede koştular ve tramvaya yetişebildiler!"

Karnen nerede?

Karne günüdür. Küçük çocuk okuldan döner. Annesi: "Karnen nerede yavrum?" diye sorar. Çocuk gülerek cevaplar: "Arkadaşıma ödünç verdim, babasını korkutacakmış!"

Böcek bacağı

Biyoloji dersinden sınav olacakmış. Sınıftaki herkes defteri, kiatbı okuyup bir güzel hazırlanmış. Ancak sınavın yapıalcağı gün sınıfa gittiklerinde bir de bakmışlar ki, ortada kağıt kalem yok, herkes için bir mikroskop var. Hoca öğrencileri şöyle bir süzüp konuşmuş: "Her mikroskopun altında, bir böceğin bacağı var, sınav sorunuz, bacağından böceği tanımak." İtirazlar, sızlanmalar nafile; sınav başlamış. Öğrencilerden biri dayanayıp, hoca daha yüzünü göremeden kapıyı çarpmış çıkmış. Sesle irkilen hoca bağırmış: "Hangi terbiyesiz o, kapıyı çarpıp çıkan?" Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış...

Fiil çekimleri

Yaşlı öğretmen Mehmet'e fiillerde zaman çekimlerini öğretiyordu : "Bak Mehmet", dedi; "Ben güzeldim" dersem geçmiş zaman olur. Peki, "Ben güzelim" dersem ne olur?" Küçük Mehmet düşünmeden cevap verdi: "Yalan olmaz mı öğretmenim?"

Doğum yerim

Ders coğrafya dersi, Türkiye haritası tahtada asılı. Öğretmen her zamanki gibi çocuklara coğrafya kitabından sayfa numaralarını vererek okumalarını ister ve bütün sınıflarda yaptığı gibi poşetinden şişlerini çıkararak örgü örmeye başlar. Dersin ortalarına doğru müdür ve müfettiş kapıda belirince telaşlanan öğretmen örgüsünü fırlatarak surat kıpkırmızı ayağa kalkar. Kendi için ördüğü etek ise haritanin asılı olduğu çiviye takılmıştır. Müfettiş dersin nasıl gittiğini sorup çocuklara birkaç soru soracağını belirterek Ali'yi ayağa kaldırır. - "Türkiye'nin başkenti neresi oğlum?" - "Ankara hocam." Müfettiş tekrar Ali'ye: - "Harita bilgin nasıl? Bana doğum yerini gösterebilir misin?" Ali Sinop doğumludur ve öğretmeninin eteği Sinop'un üstünü kapatmaktadır. Biraz duraksadıksan sonra öğretmenine: "eteğinizi kaldırır mısınız hocam, doğum yerimi göstericem."

Silikon

Öğretmen sınıfta madenleri ve ne kadar değerli olduklarını anlatıyormuş. Dersin bitiminde çocuklara sormuş: - "Kim hangi madene sahip olmak ister çocuklar?" Önce David cevap vermiş: - "Platin, öğretmenim. Onunla kendime bir Porsche alırdım." Ardından Mike cevaplamış: - "Altın, öğretmenim. Altınlarımla kendime son model bir Cadillac alırdım." En son Küçük Joe yanıtlamış: - "Silikon, öğretmenim. Ablamda iki tane var, kapının önündeki arabaları hayal bile edemezsiniz!"

İki yüzlü

Öğretmen sormuş: - "Söyle bakalım, iki yüzlü kime denir?" Zeynep: - "Okula gülerek gelen öğrenciye."

Hangi okulda?

Ahmet okuldan eve çok mutlu bir halde geldi. - "Okulda ne yaptınız?" - "Patlayıcı madde imal ettik." - "Peki yarin ne yapacaksınız okulda?" - "Hangi okulda?"

28 gün

Öğretmen sormuş: - "Hangi ayda yirmi sekiz gün var?" Soner cevap vermiş: - "Hepsinde hocam."

Geçmiş zaman

Türkçe dersinde öğretmen sordu: - "Ben güzelim, dediğim zaman bu hangi zaman formundadır?" - "Geçmiş zaman öğretmenim."

Şoför olurdum

Ali okula yazılacakmış. Ama çok fırlama bir çocuk olduğundan babası bazı önlemler almaya karar vermiş ve okuldaki öğretmenine ve diğer öğretmenlere durumu anlatmış. Sıra servis şoförüne gelmiş. Servis şoförüne oğlunun ne kadar fırlama olduğunu anlatmış. Şoför hiç oralı olmamış içinden, "ufacık çocuk ne kadar fırlama olabilir ki?" demiş... Okul günü gelmiş ve Ali alınması gereken yerden servise binmiş. Yolculuğun ilk başlarında sakin sakin oturan Ali daha sonra şoförün yanına gelerek "amca benim annem tavuk babam horoz olsaydı ben civciv olurdum değil mi?" demiş. Şoför: - "Evet yavrum, şimdi geç yerine otur" demiş. Biraz sonra Ali yine şoförün yanına giderek "amca benim annem inek babam boğa olsaydı ben buzağı olurdum değil mi?" demiş. Şoför biraz sinirli: - "Evet, şimdi git yerine otur", demiş. Biraz sonra Ali yine şoförün yanına gelerek "amca benim annem" demeye kalmadan şoför Ali'ye "ben sana bir soru soracağım" demiş ve ardından "senin annen orospu baban pezevenk olsaydı sen ne olurdun bakayım?" demiş. Ali sırıtarak cevap vermiş: - "ŞOFÖR".

Stil

Öğretmen öğrencilere soru soruyor: - "Ağaçta 7 kuş var. Avcı ateş ediyor, 3 tanesini vuruyor. Ağaçta kaç kuş kaldı?" Biri cevap veriyor: - "4 kuş kalır." Başka bir çocuk da hemen atılır: - "Hayır öğretmenim ateş edince bütün kuşlar uçar, ağaçta hiç kuş kalmaz..." Öğretmen bunun üzerine: - "Cevap yanlış ama stilini sevdim", der. Çocuk buna karşılık verir: - "Öğretmenim, ben de bir soru sormak istiyorum... Karşıdan 3 bayan geliyor, ellerinde dondurma var. Biri yalayarak yiyor, biri emerek, biri de ısırarak... Bu bayanlardan hangisi evlidir?" Öğretmen düşünüyor, düşünüyor... - "Emerek yiyen evlidir", diyor... Çocuk cevap veriyor: - "Hayır öğretmenim, parmağında alyansı olan... Ama ben de sizin stilinizi sevdim.."

Daha çok istiyor

Çocuk, okuldan bir gözü şiş olarak dönünce, annesi telaşlanır: - "Oğlum ne oldu gözüne? Düştün mü yoksa?" - "Hayır düşmedim. Arkadaşım Orhan'la dövüştük. Ben de yarın onun gözünü şişireceğim!" Annesi oğlunu yatıştırmaya çalışır: - "Sakın ha! Dövüşmek iyi birşey değil. Ben sana yarın pasta çörek vereyim. Arkadaşına da ver, barışın. Güzel güzel oynayın olmaz mı?" - "Olur anneciğim, barışırız." Ertesi gün, çocuk öteki gözü de şişmiş olarak döndü. Annesi merakla sordu: - "Yine ne oldu?" - "Arkadaşım yaptı; daha çok pasta, çörek istiyor!"

Kadeş

Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş: - "Oğlum Kadeş savaşını kim yaptı?" Çocuk hemen yanıtlamış: - "Hocam vallahi billahi ben yapmadım." Hoca çıldıracak... sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış: - "Hocahanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım..." - "Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar, hem yaparlar hem de yapmadım derler..." Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu müdür beyin odasında almış. - "Müdür bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim." Müdür: - "Siz hiç kendinizi üzmeyin hocam bunda merak edilecek bir şey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş savaşını kimin yaptığını sorarız..." Tarih öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve müdürden bir hafta izin almış. Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı: "Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş savaşı yapılamayacaktır. Bilginize..."

Yazı tura

Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı tura atarak cevapları vermiş. İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kağıdını verip salonu terk etmiş, Temel hala yazı tura atıyor. Öğretmen gelip başına dikilmiş: - "Temel hepsini yazı tura atıyorsun, hala bitiremedin mi?" Temel: - "Hocam bir saat önce bitirdim ama cevaplarımı kontrol ediyorum!"

Ceza

Öğrenci sınıfa yeni gelmişti. İkinci günü öğretmenine sordu: - "Öğretmenim, insana yapmadığı bir şey için ceza verir misiniz?" - "Olur mu evladım?", dedi öğretmen. "Yapmadınsa ceza da olmaz. Niye sordun bunu?" - "Efendim dün verdiğiniz ev ödevini yapmamıştım da ceza verirsiniz sanıyordum.."

İki ciddi neden

Sabah anne, oğlunun odasına girdi ve onu uyandırdı. "Haydi oğlum, uyan artık. Okula geç kalacaksın..." Oğlu, yarı açık gözlerle annesine baktı ve uykulu bir sesle "fakat anne, bugün okula gitmek istemiyorum" dedi. Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı: "Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım?" dedi. "İki ciddi neden söyle bana..." Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesini yanıtladı: "Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyorlar, biiir... Tüm öğrenciler de nefret ediyorlar, ikiii... Bu iki ciddi nedenim yeter mi, anne?" Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı; "bunlar okula gitmemen için neden olamaz" dedi. "Şimdi hemen kal ve çabuk hazırlan..." Bu kez oğlu iki ciddi neden göstermesini istedi annesinden: "Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?" dedi. Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı hızla çekti ve oğlunun istediği iki ciddi nedeni ondan sonra açıkladı: "Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın..." dedi şöyle devam etti: "İkinci ciddi neden ise, sen okulun müdürüsün, oğlum..."

Ümmed-i Muhammed

Ali Mısır'da okuyan bir öğrenci. Sınavlar bitmiş ve yaz tatiline girecekler.. Babası Ali'ye telefon eder ve sınavların nasıl geçtiğini sorar. Ali de bilmediği halde "çok iyi geçti" der ve bunu üzerine babası onu İstanbul'a işlerinde yardım etmesi için çağırır. Ali gidecektir İstanbul'a ve arkadaşına son olarak şöyle der; "Ahmet sen notlarımı öğrenirsin ve beni ararsın. Eğer telefona babam çıkarsa Muhammed'in Ali'ye selamı var dersin; ben anlarım bir tane zayıfım olduğunu." Ahmet notları öğrenir ve arar. Telefona babası çıkar ve Ahmet şöyle der: - Amcacım Ali'ye söyle ona bütün Ümmed-i Muhammed'in selamı var...

Temel’e kız isteme

Temel için kız istemeye giderler. Temel’in babası kızı istedikten sonra kız babası sorar: “Oğlunuzun sigara, içki, kumarı var mı?” Temel’in babası cevap verir: “Hepsi var, bir tek karı eksik!”

TU Tİ TU

Temel İngiltere’de oteldeymiş. Oda servisini açıp: “TU Tİ TU TU TU TU.” demiş. Oteldeki telaşa kapılmış bu mesajı çözmek için. Oraya buraya haber salmışlar… Sonunda konsolosluktan bir çevirmen bulmuşlar ve Temel’in ne dediği anlaşılmış: “2 çay, 222′ye “

Sigaranın Zararları

Temel sigaranın zararları konulu bir konferansta konuşuyormuş. Bir adam sormuş,-Hayatım boyunca sigara içtim ve seksen yaşına geldim. Ne diyorsunuz?-Sigara içmeseytun pelçi te toksan yasuna celmiş olacaktun.

Temel Pasaport

Temel Amerikaya gelir uçaktan iner passaport olayı filan falan immigration office alırlar bunu, memur sorar-” What’s your name Sir?” (Adınız?)-”Temel”-”Surname?” (Soyadınız?)-”Kaya”-”Sex?” (cinsiyetiniz?) Temel gayet sakin cevaplar :-”3 times a week” (Haftada 3 kez) Memur şaşırır ve olayı toparlamaya calışır…-”Sir you understood me wrong..I mean male? or female?” (Beni yanlış anladınız galiba, bay/bayan?) Temel yine hiç beklemeden cevaplar :-”Doesn’t matter” (Farketmez…)

Temele Cin Çıkar

Temel bir gün sahilde geziyormuş. Sonra bir tane çaydanlık görmüş ve ayağınla vurmuş.İçinden cin çıkıp dile benden ne dilersin deyince Temelin cevabı “Özür dilerim” olmuş.

Temel liseyi ziyaret eder

Temel, mezun oldugu liseye beş yıl aradan sonra gitmiş. Spor salonunu gezerken duvarlarda eskiden oyuncusu oldugu basketbol takımının fotograflarını görmüş. Fotografları dikkatle inceledikten sonra “tüh be” yazık olmuş” demiş:-Bütün maçları “bir sayı” farkla faybetmisiz… 96_97, 97_98, 98_99!..

Okuma Gözlüğü

Temel, kasabaya inerek gözlükçüye girer ve bir okuma gözlüğü istediğini söyler. Dükkandaki bütün gözlükleri denediği halde Temel’in hala okuyamadığını gören gözlükçü , “Kuzum ! sen, okuman yazman olduğundan emin misin ” diye sorunca; Temel:-Ula ! yoksa şart mudur ?

Hayvanat Bahçesine Götürün

Temel ile Dursun bir gün sokakta bir penguen bulmuşlar ve onu karakola götürmüşler. Komiser onlara ‘Bu hayvanı çabuk hayvanat bahçesine götürün’ demiş. Akşama doğru komiser pencereden dışarı bakarken Temel ile Dursun’ ortalarında penguenle gezerken görmüş. Komiser pencereyi açıp “Ula uşaklar ben size o hayvanı hayvanat bahçesine götürün demedim mi” demiş. Temel ile Dursun da “Tamam da götürdük. Simdi de sinemaya götüreyruz’ demişler.

Ne yapıyorsun.. Orası aslan kafesi

Temel bir gün hayvanat bahçesine gitmiş ve aslan kafesine girmiş. Görevli bağırmış :-”Ne yapıyorsun.. Orası aslan kafesi!..” diye bağırmış; Temel de:-”Ne bağrisun, sanki aslaninizu yeduk!..”

Boyacı

Temel e karayollarını boyama işi vermişler. Temel başlamış çalışmaya. İlk gün tam 200 metre boyamış. İkinci gün 100 metre, üçüncü gün 50 metre. Artık dördüncü gün 10 metre boyayınca amiri Lazı çağırmış:- Hayırdır evladım iyi çalışıyordun ?- Ben yine iyi çalışıyorum- İyi ama dün 50 metre bugün de 10 metre boyamışsın.- Eee… haliyle. İlk günlerde boya kovasına gidip gelmek kolaydı, sonraları çok vakit almaya basladı.

Daha odanıza gelmedik

Temel ilk defa büyük bir şehre geliyormuş, otele girişini yapmış, bel boy bavullarını almış, Temel delikanlıyı takip etmiş, içeri girip kapı kapandıktan sonra etrafını iyice kontrol etmiş sinirine hâkim olmaya çalışarak “Delikanlı” demiş, “Ben köyden geliyor olsam da bu aptal biri olduğum anlamına gelmez.. Bu otele iyi para ödedim.. Gel bana çok küçük bir oda verilmesini bir kenara bırakalım, ama bunun penceresi yok, Televizyonu, dolabı yok.. Yatak yok yahu.. Delirtmeyin beni..”“Efendim” demiş bel boy saygılı bir ifadeyle, “Daha odanıza gelmedik. Bu asansör efendim!”

Ezen Kafa Darbesi



Şevkatli Üvey Anne


Sabah Uykusuna Durakta Devam Edenler


Sinyala Bakın











Cevap Ver ?


32 Diş


Kum Cocuk


Kıza Bakın


Firikik


İki Keşiş..


İki keşiş yolda giderlerken, su birikintisinden karşıya geçmek için bekleyen genç bir kadın görürler. Keşişlerden biri, genç kadını kucakladığı gibi suyun öteki tarafına bırakır.Ötekisi; arkadaşının bu davranışına hayretle bakar. Hoş karşılamaz, farklı yorumlar,hatta içten içe ona kızar, yaklaşık bir kilometre yürüyünce daha fazla dayanamaz ve arkadaşına hışımla döner:- Sen!! Böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Biz keşişiz!! Bırak bir kadını kucaklayıp karşıya geçirmeyi, onlara bakmamız bile yasaktır!!.Öteki keşiş oldukça sakin karşılık verir:- Ben o genç kadını bir kilometre geride bıraktım. Sen? Sen ise hala onu taşıyorsun.

Olimpiyatlar " İstanbul - 2020'de"
























































Öpmek & Ötmek


Delikanlı, sevgilisini akşam eve bırakır. Evin önünde masum bir fısıltıyla, bir elini duvara dayayarak sorar:- Gitmeden beni bir öper misin?.Kız:- Deli misin evin önünde annemler görür, sonra!!.Erkek:- Ne olacak canım, bu saatte kim görecek, ne olur! Seni çok seviyorum...Kız:- Ben de seni ama böyle uluorta yerde olmaaaz!!Erkeğin ısrarı sürerken bir den merdivenlerin ışığı yanar ve kızın küçük kız kardeşi belirir.Küçük kız:- Babam diyor ki; öpecekse öpsün, öptürecekse öptürsün! Yoksa kendisi gelecek öpecekmiş. Ayrıca o salağa söyle elini dia fon düğmesinden çeksin.

Sadık Uşak..


Lord, uşağını çağırarak sordu:- İçki içtiğini söylüyorlar, doğru mu?- Evet, sör!..- Dün gece meyhanedeymişsin?- Doğru, sör!- Bir sürü de rezalet çıkarmışsın, öyle mi?- Evet, sör!- El arabasıyla bir şeyler taşımışsın?- Evet, Lord hazretleri!- Peki, neydi taşıdığın gecenin o saatinde?- Sizi meyhaneden eve götürüyordum, sör!..

Bebekler..



İki bebek süpermarketin sebze bölümünde pusetlerinde sohbet ediyorlarmışBüyük olanı:.- Ay!!Annem kereviz aldı. Pişince kokusu berbat!..Sen ne güzel hala memeemiyorsun... Keşke ben de meme emseydim!.- Geç kardeşim! Geç!! Her şey göründüğü gibi değil! Günde iki paket sigaraiçen bir adamla aynı memeyi paylaşmak ne demek biliyormuşsun?..





Doğum yeri


Temel babasına sormuş:


- Baba ben nerde doğdum?


- Rize.


- Peki sen baba?


- Trabzon.


- Peki annem?


- Ordu.


- Hayret ya!.. Hepimiz Konya'da nasıl buluştuk peki?